Misket oynardık, çelik çomakta ya saklambaç ara ara bulunmazdık sanki görünmez adam olacağız, yanımızdan geçerdi ama bulamazdı içimizden kıs kıs güler bir fırsatını bulunca sobelerdik.
Mahalleler arası maç oynadınız değimli aşağı mahalle yukarı mahalle takım kurardık birimiz kaptan olurduk o kaptan hep aynı kişi olurdu içimizdeki liderdi o onu herkes kabullenirdi, takımı seçerdik kimide takıma giremezdi somurtur dururdu, kaptan onu teselli ederdi ikinci yarı alacağım oyuna diye oyuna girmek için birinin sakatlanmasını beklerdik o ilk yarı bir türlü bitmek bilmezdi hele birde yenince değmeyin keyfimize.
Hava kararır ama biz hala topun peşinde koşardık annemiz bağırırdı hadi olgum yemek hazır tamam anneeee geliyorum. Zamanında gidersek yemeğimizi yerdik geç kalırsak çorbada soğuk olurdu yemekte bizim çocukluğumuzda pokemon kâğıtları cipslerden çıkan kartonlar olmazdı kibrit kutularını keser oynardık. Ya gazoz kapaklarını biriktirip oynamaya ne dersiniz simdi gülüyorum gazoz kapağı ne kadar değerliydi o kibrit kutuları için kavga ederdik. Çelik çomakta en uzağa atmak miskette en fazla kazanan olmak çivi atmada doğru hedefe en yakın atmak isterdik.
Çocukluğumuz da hepimiz bu oyunları oynardık şimdi o zamanlara geri dönüp düşündüğümüzde ne de çok etkilemiş bizi neler yapmışız ne arkadaşlıklarımız olmuş yıllar sonra çocukluk arkadaşlarımızı gördüğümüzde hep o anları paylaşırız gol attığımızda sevincimizi miskette kazandıklarımızı gazoz kapakları için kavgalarımızı…
Peki, bu oyunlar bizim okulda evde ve işte ne kadar etkiledi hiç düşündük mü çocuk olmayı ama liderliği, çocuk olmayı ama takım ruhunu çocuk olmayı ama ekip insanı olmayı, ticareti sokakta top oynarken takım kurmayı örgendik o takımı iyi kurarsak galip geleceğimizi ama takım arkadaşlarımız iyi seçmezsek yenileceğimizi öğrendik, ekibi motive etmeyi öğrendik ekibe alamadığımız arkadaşımızı motive edip başka bir projede birlikte çalışmayı öğrendik birlikte başarmayı, kazanmak için takım olarak alın teri dökmeyi birlikte sevinip birlikte üzülmeyi öğrendik maçımızı zamanında bitirmediğinde nasıl aç kalıyorsa geç geldiğimiz için azar işittiysek takip ettiğimiz işi zamanında bitiremezsek kaybedeceğimizi öğrendik, İşimizde iyi olmazsak kendimizi geliştirmezsek ekip kazanırken biz hep kenarda oturmaya mahkûm olacağımız ve onların başarılarını alkışlarken asla başarmanın hazzını yaşamayacağımızı öğrendik.
Misket oynarken elimizdekini riske attığımızda doğru atış yapmazsak işimize önem vermezsek elimizdeki her şeyimizi kaybedeceğimiz öğrendik çelik çomakta en iyi atışı yapmazsak kaybettiğimiz gibi hayatımızda da herkesten farklı olmayı herkesten daha çok çalışmayı rakiplerimizden daha iyi işler yapmayı öğrendik.
Elimizde ne kadar çok kibrit kutusu olunca kazanacaksak sermayemizin fazla olursa liderin elindeki imkânlar ne kadar çok olursa kazanma şansının o kadar çok olduğunu öğrendik. Misketimiz yoksa gazoz kapağı ile oynamamızda elimizde değerli sermayemiz yoksa başka bir değerle oyunda kalmayı ve kazanmayı öğrendik.
Saklambaç oynarken yaptığımız işi stratejimizi ne yaptığımız neler yaptığımız nasıl yaptığımızı göstermeden kendi stratejimizle rakibimizi yenmeyi ve başarmayı öğrendik.
Seksek oynarken eğer çizgiler dışına çıkınca nasıl yanıyorsak iş hayatımız dada kuralların dışına, bize çizilen sınırlar dışına çıkınca işimizden olacağımızı ne yaparsak yapalım tekrar çalışamayacağımızı öğrendik.
İp atlarken hem işimizi doğru yapmayı hem de kondisyonumuzun uzun ve iyi olmasını iş hayatında uzun soluklu olunmazsa yetersiz olursan hiç bir zaman başaramayacağımızı öğrendik.
Sokaklar neler öğretmiş bize o dönem maçlarda yedek olanlar hayatta da yedek takım kaptanları o zamanda liderdi şimdide, misketleri kazananlar şimdi büyük iş adamları seksek tekte iyi olanlar şimdide kanuna uyanlar takım da iyi olanlar şimdide ekip içinde iyi çocukluktaki oyunlar bizlere liderliği kazanmayı kaybetmeyi takım kurmayı ekip insanı olmayı ticareti stratejiyi hedefe doğru gitmeyi öğretti.
Çocukluğumuzdaki oyunlar bize hayatı öğretti peki ya şimdi bilgisayar başındaki çocuklarımız……..